Eşinin kışkırtmalarıyla, bin bir eziyet edici sözler

Eşinin kışkırtmalarıyla, bin bir eziyet edici sözler ve tavırlarla da evden gönderemediği annesini, en sonunda akıl hastahanesine, yatırıp malını mülkünü de üstüne geçirmeyi planlanmıştı...
Prosedürleri tamamladıktan sonra, akıl hastanesinin ambulansı belirmişti kapıda...Yaşlı kadını apar topar aldılar ve istemsiz çırpınışlarına da aldırmadan ambulansa götürmeye çalışırlarken, oğlu kapının önündeki taştan merdiven basamağında oturup, olanları izliyordu...

detay için görselelre tıklayarak ilerleyiniz
Annesinin yaşlı gözleriyle kendisine bakıp bir şeyler diyecek olduğunu hissedince -"Anladım... Seni doğuracağıma taş doğursaydım diyeceksin değil mi? " diye söylenmişti... Umursamazcasına sırıtarak...
Yaşlı kadının gözyaşları yanaklarına indi o an, ve oğlunun beynine Yıldırım gibi çakacak ve yaptıklarına pişman ettirecek şu cümleler döküldü dudağından;
-" Hayır onu demeyecektim...Taşa oturma kuzum... Karnın ağrır ..”😥😥

devamı için görselelre tıklayarak ilerleyiniz
~HIRSIZ ~
Olay Amerikada geçer. Varlıklı bir adam kalabalık bir dükkana girip, bir cüzdan seçer raftan.Epeyce yoksul bir adamla ise defalarca gözgöze gelmiştir dükkanda durduğu süre içinde. En sonunda cüzdanı alıp, kasaya ödemeyi yapar.Tüm parasını ve kimliğini yeni cüzdanına koyup dükkandan çıkar. Dükkandan çıkarken bile o fakir adamla gözgöze gelmiş ve biraz bu durumdan rahatsız olmuştur. Bir sokak ilerideki otaparka gidip arabasına bindiğinde cüzdanının cebinde olmadığını farkeder.
Hemen biraz önce alışveriş yaptığı dükkana gidip, heryeri arasada cüzdanını bulamaz. Ve dakikalar önce gözgöze geldiği fakir adam canlanır gözünde...
En yakın karakola gider hemen. Ve dükkanda karşılaştığı fakir adamı iyice tarifleyip şikayetçi olur. Polisler fakir adamı saat geçmeden bulur...
Karakola getirip hemen üzerini ararlar fakir gencin. Üzerinden bir cüzdan çıkar. Cüzdan birebir zengin adamın cüzdanının aynısıdır.Ve hırsla o cüzdanın kendisine ait olduğunu söyler.Polis memuru cüzdanı açar. İçinde şikayetçi zengin adama ait bir kimlik.Birde yine adama ait bir bir resim çıkar... Zengin adam resme bakar. Ne zaman çektirdiğini unuttuğu bir resimdir ama kendisine ait bir resimdir gerçekten...
Cüzdanın üzerindeki parmak izlerine de bakarlar. Zengin adamın parmak izine rastlanınca, tüm delillerin ortaya çıktığını öne süren zengin adam hırsla ve büyük bir kinle fakir adamı aşağılayıp şikayetçi olur.Komiser tek bir savunma hakkı bırakmadan önce iyice darp ettirir adamı. Sonrada içeri atar. Adam okadar fakirdirki bir avukat dahi tutamaz...
Zengin adam en iyi avukatını gönderir mahkemeye. Ve tanıdıklarını araya sokarak hakime kadar ulaşır. İstemiştirki kimse birdaha malına el uzatmaya cesaret edemesin. Mahkeme de dahi adamın kendisini savunmasına izin verilmez. Ve hakim adamı kırk yıl cezaya çarptırır... Fakir adamın oğlu bu duruma öyle üzülmüştürki. Fakat çaresizlik elini kolunu bağlar.Bir ömür boyu babasından ayrı olmanın çaresizliği yüreğini yakar...
Hırs yapar ve okur . Yirmi sene sonra, fakir adamın oğlu büyük bir avukat olur.Babası adına zengin adama bir dava açar. Ve ince ince her detayı araştırır...
Yirmi sene önce babasından şikayetçi olup içeriye attıran adamla karşı karşıya gelirler en sonunda mahkemede...
Hakim fakir adama neden cüzdanı çaldığını sorar.Fakir adam yirmi yılının heba olmasından ötürü yaşlı gözlerle bir oğluna, bir hakime birde zengin adama bakar... Ve şöyle der:
-"Çok beğendiğim o cüzdanı alacakken, birden şu karşımda duran ve yirmi yılımın demir parmaklıklar arasında geçmesine sebep olan adamı gördüm. Nutkum tutuldu.Öylece bakakaldım.Sonra o cüzdanlara tek tek dokundu. Beğendiğini alıp gitti. Bende şaşkınlıkla o cüzdanlar birini alıp kasaya ödemeyi yaptım. Tam kapıdan çıkarken bir kimlik buldum yolda.Kimliği cüzdana koydum. Telaşla şu zengin adamı sokaklarda ararken iki polis memuru beni alıp karakola götürdü... Cüzdanın üzerindeki parmak izlerine baktılar. Aynı cüzdana dükkanda o adamda dokunduğu için, anlamadan dinlemeden beni hapsettiler... - "der gözyaşlarıyla. O an zengin adam hala hırsla haykırır.
-" Peki ya benim resmim ne arıyordu cüzdanında? - "
Fakir adam daha masumca bakar yıllarca boş yere hapis yatmasına sebep olan adama. Ve şöyle cevap verir:
-" Rahmetli babamın resmiydi o resim. İnsanlar çift yaratılmış derler. Ona ikizi kadar benziyorsunuz bayım. Size o gün dikkatle bakmamında sebebi buydu-"
Asıl hırsızlık insanlara karşı önyargılı yaklaşmaktır.Önyargılı olarak kimi zaman masumiyeti alınır bir insanın elinden.Kimi zaman onuru, gururu...Anlamadan bilmeden, dinlemeden etmeden bir insanın hakkında kararlar vermek hayatından çalmaktır..
Agop ile Seta evlenirler. Cicim ayları bittikten sonra Agop; eve gelip koltuğuna kurulur kurulmaz gazeteyi yüzüne çekip Seta ile hiç ilgilenmez olmuş... Günlerden bir gün Seta Agop'tan ilgi beklentisi ile;
- Bre Agop! Mutfağın penceresi bozuldu... Yaparsın?
Agop, gazeteyi yüzünden indirmiş, gayet sinirli bir şekilde;
- İlahi Seta, ben pencereci?
Ertesi gün Seta yine ilgi görmek umuduyla;
- Bre Agop, mutfakın musluğu bozuldu yaparsın?
Agop;
- İlahi Seta ben muslukçi?
Bir sonraki gün;
- Bre Agop, tuvaletin sifoni bozuldu, yaparsiinn?
- İlahi Seta, ben tamirci?
Ertesi gün eve gelen Agop bir bakar ki herşey tamir edilmiş.
- Kuzum Seta bunları sen yaptın?
- Hayır! Komşumuz Salamon'a rica etmişim o yapmış....
Agop:
- O çıkarcı herif bunların karşılığında ne istedi peki?
Seta:
- Ya bana bir pasta yaparsın ya da birlikte yatacağız!
Agop merak içinde sorar:
- Pastasını yaptın, değil mi?
Seta:
- İlahi Agop, ben Pastaciiiii ?...😁
Alıntı.
AĞUSTOS BÖCEĞİNE HEP HAKSIZLIK ETMİŞİZ..
Ağustos Böceği, yumurtasını ağacın taze dalı içine bırakır...
Ağaç dalı içinde bir kurtçuk olarak dünyaya gelen Ağustos Böceği, dört hafta boyunca ağaç dalının özsuyunu içerek beslenir...
Çok kuvvetli bir çift ön ayağa sahip olan ve gagaya benzer güçlü ağızını kullanan Ağustos Böceği, dalda bir yarık açarak ağaçtan dışarı çıkar ve toprağa düşer...
Bu başladığı zorlu hayatın başlangıcıdır...
Sonrasında toprağı kazan Ağustos Böceği, dibine ulaştığı ağacın köklerine ulaşır ve köklerin özsularını içerek beslenir. Sonra da, durmadan bıkmadan ve yorulmadan açtığı tünellerle diğer köklere ulaşır ve böylece tam 17 yıl geçer...
Karanlıkta geçen tam 17 yıl ve büyük bir azim, sabır örneği bir yaşam...
Olgunlaşıp büyüyen Ağustos Böceği için yeryüzüne çıkma zamanı gelmiştir... Güneşe duyduğu özlemi onu yeryüzüne çeker...
Kabuğu kalınlaşmış ve uçmayı bilmeyen ama hazır bir çift kanatla Ağustos ayında toprağın üstüne çıkar.
Bir kaç gün güneşin altında sabırla bekler ve üzerindeki sert kabuk yırtılır...
Solunum yolu üstündeki sert iki kabuk ve kabuk üzerindeki ince bir zar, bu zara bağlı kaslar onun sesi soluğu olur...
Vücudundaki bu kasları saniyede 500 kez hareket ettirerek 17 yıllık sessizliğini bozarak sesini bütün dünyaya duyurur…
Ama onun yeryüzünde 4 haftalık ömrü kalmıştır...
Bu zorlu ve mücadele dolu hayatın 17 yılı toprak altında geçerken yeryüzünde sadece 4 hafta yaşayabilen erkek Ağustos Böceğinin, ömrünün son deminde kendisine bir eş bulması gerekmektedir.
Bunu da sesiyle ve şarkısıyla başarır.
Bu kısa süren aile hayatından sonra dişi Ağustos Böceğine, neslinin devamı için tohumlarını bırakır.
Eylül ayı gelince de hayata veda eder.
Yani Ağustos böceği hiçbir zaman kışı göremeyecektir.
17 yıl boyunca verdiği mücadele kısacık bir 4 hafta içindir...
Uzun lafın kısası hoşçakal Ağustos'
Alıntı/❤
Reklamlar
12 Ocak 2023
Reklamlar

Bunları da İzleyebilirsiniz

Narın olayının artık sonuna gelindi gibi. Yeni yağışlar kuvvetli geliyor! Sonunda İtiraf ettiler